Disleksi Birimi
Disleksi Nedir?

Okuma yazma matematik gibi akademik becerilerde görülen gelişimsel bir özel öğrenme güçlüğüdür.

Amerika Psikiyatri Birliği’nin ( APA 2001 ) tanımına göre Özel Öğrenme Güçlüğü; zekası normal ya da normalin üstünde olan bireylerin, standart testlere göre yaş, zeka düzeyi ve aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma, matematik ve yazılı anlatım düzeyinin beklenenin önemli ölçüde altında olmasıyla tanısı konulan bir bozukluktur.

·     Çocuğun zeka düzeyinin normal olmasına,

·     Hiçbir fiziksel / duygusal bozukluğun bulunmamasına,

·     Normal ve yeterli bir eğitim alıyor olmasına,

·     Sosyokültürel çevrenin uygun olmasına rağmen ortaya çıkar

 

DİSLEKSİ VE ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNDE UYGULADIĞIMIZ YÖNTEMLER

·     PREP

·     DMP (Disleksi Müdahale Programı)

 

PREP NEDİR?

PREP, (Emeritus) Prof. J. P. Das tarafından geliştirilmiş ve PASS teorisinin eşzamanlı ve ardıl işlem özellikleri üzerine kurulmuş bir okumayı geliştirme programıdır. Çünkü okuma için özellikle bu iki işlem etkindir.  Okumayı ilk öğrenme döneminde ardıl işlem etkinken okuduğunu anlamanın daha çok eşzamanlı işlem ile bağlantılı olduğu belirtilmektedir. Tüm bu süreç boyunca, planlama ve dikkat doğrudan ele alınmasa da her etkinliği gerçekleştirmek için sürece mutlaka dahil olmaktadırlar. Sonuç olarak okuma güçlüğünün eşzamanlı ve ardıl işlemlerdeki sıkıntılardan doğduğu savunulmaktadır. Bu nedenle de PREP bu iki işlem üzerine kurulmuştur.

PREP, okuma eğitimi almış ancak kendisinden ve yaşından beklenen düzeyde okuma yapamayan çocuklar için uygundur. Bu nedenle 2. Sınıf ve sonrasında uygulanmaya başlanmaya uygun bir program olarak geliştirilmiştir. Yapılan boylamsal araştırmalar sonrasında PREP' in uygulama aralığının yaş ve sınıf düzeyi ne olursa olsun okuma problemi yaşayan her çocuğa uygulanabilirliği kanıtlanmıştır. (Bkz. Referanslar Bölümü Bilimsel Makale)

PREP, 4 adet Ardıl İşlem ve 4 adet Eşzamanlı İşlem etkinliğinden oluşmaktadır. Her etkinliğin hem Global hem de Köprü çalışmaları mevcuttur. Global çalışmalar okuma veya okuma becerisi gerektirmemektedir. Diğer yandan Köprü çalışmaları, bu stratejilerin okumayla ilişkilendirildiği çalışmalardır. Global ve Köprü çalışmaları da kendi içinde üç ayrı zorluk derecesine ayrılmıştır. Bu yapı sayesinde öğrenci, hem o alanda strateji üreterek ilerlemeyi öğrenmekte hem de her etkinlikte kendisine ait zorluk derecesinden başlayarak ilerleyebilmektedir. Öğrencinin, bu etkinlikleri yapabilmek için ürettiği stratejileri kullanarak o zorluğu aşması hedeflenmektedir. Bu nedenle PREP uygulamalarında eğitimcinin desteği minimum düzeyde tutulmaktadır. Amaç, öğrencinin kendi için en uygun stratejiyi keşfederek özümsemesi ve karşılaştığı diğer problemlerde kullanabilir hale gelmesidir.

PREP’in yapılandırılmış yapısı, uygulayıcının tam olarak ne yapacağını net olarak belirtmektedir. Standardı tuturmak ve öğrencilerin yönergeyi anladığından tam olarak emin olmak için olabildiğince açıklıkla hazırlanmıştır.

Materyal Seti:

·     Ardıl İşlem Uygulayıcı Kitabı

·     Eşzamanlı İşlem Uygulayıcı Kitabı

·     Öğrenci Kitabı

·     Ek materyaller

  

DMP (Disleksi Müdahale Programı) NEDİR ?

Disleksinin temelinde; sesi fark etme, çözümleme, otomatik patern sorunları ve işitsel kısa süreli bellek sorunları yer almaktadır. Disleksi Müdahale Programı bu farklılık alanlarında, uygulamaya yönelik çalışmalar yapılmasını sağlamaktadır. 

Bilimsel araştırmaları merkezine alarak hazırlanmış olan Disleksi Müdahale Programının temel amacı, dislektik bireylerin akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerilerini geliştirmektir. Bu doğrultuda Disleksi Müdahale Programının geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları 2018 yılında DİSENT (Disleksi Araştırmaları Enstitüsü) tarafından tamamlanmıştır.

Disleksi Müdahale Programı Almanca, İngilizce, Azerbaycan Türkçesi ve Rusça dillerine çevrilmiştir. Programın Azerbaycan Türkçesi versiyonunun geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları tamamlanmış ve 2019 yılında Azerbaycan’da eğitim verilmeye başlanmıştır. Almanca, İngilizce ve Rusça çevirileri tamamlanarak geçerlilik güvenilirlik çalışmaları devam etmektedir. 2021 yılında bahsedilen dillerde eğitim verilmeye başlanacaktır.

Disleksi Müdahale Programı dört bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler;

1.    Görsel İşlemleme,

2.    Otomatik Patern,

3.    Kısa Süreli Bellek,

4.    Fonolojik Farkındalıktır.

Görsel İşlemleme

Söz konusu öğrenmek olduğunda, gözler bu beceride oldukça uzmandır. Çocuklarımızın okulda aldığı bilgilerin %80’i görsel kaynaklıdır. Gözlerin arkasında sanılandan çok daha önemli bir süreç gerçekleşmektedir. Görsel bilginin içeri girdiği andan itibaren beyin, gördüklerini yorumlamaya ve bir sonraki adımını planlamaya başlar. Bu sürece görsel işlemleme adı verilir. 

Görsel işlemleme becerilerinin akademik başarıda ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu bilinmektedir. Çocuklar metni okurken, yazım hatalarını bulurken, bir matematik problemi çözerken veya bir model yaparken, görsel işlemleme becerilerini kullanırlar.

Disleksi Müdahale Programı Görsel İşlemleme bölümü bahsedilen alanlarda bireylerin gelişimini tamamlamaya yönelik tasarlanmıştır.

Aynı zamanda; fotoğrafik tanıma temelli okumada bireylerin kelimeler veya kelime kalıpları arasındaki göz sekmelerinin okuma/tanıma merkezi ile eşgüdümünün akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerileri üzerine etkileri yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur.

Disleksi Müdahale Programı Görsel İşlemleme bölümü dislektik bireylerin ciddi sorunlar yaşadığı göz sekmeleri, okuma/tanıma merkezi ile eşgüdümü alanında da sorunların ortadan kalkmasını sağlamaktadır.

Otomatik Patern

Akıcı okumanın başarılı bir biçimde gerçekleşmesi, altında yatan süreçlerinin sağlıklı çalışmasıyla ilgilidir. Akıcı okumayı doğrudan etkileyen bu süreçlerden biri de Otomatik Paterndir.

Özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar bireylerin nesneleri, harfleri, sayıları ve renkleri hızlı isimlendirme becerisinin, akıcı okuma ile oldukça yakın ve güçlü bir ilişki gösterdiğini ortaya koymuştur (Norton ve Wolf, 2012). Otomatik Patern, karmaşık sırada verilen, harfler, şekiller, nesneler, renkler ve sayılardan oluşan ve birey tarafından soldan sağa doğru hızlı bir şekilde sesli olarak isimlendirilmesi gereken bir görevler bütünüdür (Norton ve Wolf, 2012).

Otomatik Patern uygulamasındaki en temel esas; nesneler, harfler, sayılar ve renklerin olabildiğince hızlı fakat doğru bir şekilde ifade edilmesi gerekliliğidir. Otomatik Patern uyaranlarının, Otomatik Patern testlerinin özellikle dislektik bireylerin eğitimi alanında önemli bir yer edinmesi büyük ölçüde onun okuma ve işitsel kısa süreli bellek kapasitesi ile olan güçlü ilişkisine bağlıdır.

Otomatik Patern özünde bulunan hızlı isimlendirme, dikkat, görsel ayırım, görülen ile semantik bilginin entegrasyonu, fonolojik özellikler ve sesletim gibi farklı bileşenleri kapsar. Bu bileşenlerin her biri Otomatik Patern görevinin tamamlanması için hayati öneme sahiptir (Siddaiah ve Padakannaya, 2015). Otomatik Patern, işitsel kısa süreli bellek ve akıcı okuma arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Otomatik Patern bu ilişkide yordayıcı rolü ile öne çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Otomatik Patern testinden düşük puan alan bir öğrencinin okuma performansında ve işitsel kısa süreli bellek kapasitesinde sorunlar olabileceği yüksek bir olasılıkla tahmin edilebilir (Siddaiah ve Padakannaya, 2015). Özellikle sesli akıcı okumada Otomatik Paternin çok güçlü bir yordayıcı olduğu farklı çalışmalarla ortaya konmuştur (Christo ve Davis, 2008; Kasperski, Shany ve Katzir, 2016; Kim, Park ve Lombardino, 2015; Lipka, 2017; Papadopoulos, Spanoudis ve Georgiou, 2016).

OPAT (Otomatik Patern Testi) dislektik bireylerin patern becerilerinin normal gelişim gösteren yaşıtlarına ait standartlarla karşılaştırılmasını ve Otomatik Patern çalışmaları sonucu başarısını değerlendirmeyi sağlamaktadır.

OPES (Otomatik Patern Etkinlikleri Seti) alanında Türkiye’de ilk ve tek olma özelliğine sahip bir çalışma sistematiğidir. Dislektik bireylerin Otomatik Patern becerilerindeki gelişimini dört aşamada gerçekleştirmeyi hedefleyen OPES, alanında ülkemizde yapılan çalışmalara kaynak oluşturan bir çalışmadır.

Kısa Süreli Bellek

Bellek, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü, akıl, hafıza olarak açıklanmaktadır (TDK, 2010).

Kısa süreli bellek, beyne duyusal uyaranlarla gelen bilgilerin, uzun süreli bellekteki bilgilerle karşılaştırıldığı ve işlemlere tutulduğu etkinlik alanıdır. Kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlıdır, gelen bilgiyi belli bir süre (10 saniye) canlı tutar. Bu bellek, sınırlı bilgi için geçici bir depodur.

İnsanların gördüğü, duyduğu veya daha önceden bildiği sayı, harf ve objelerin 7 – 9 tanesi burada tutulabilir ve hatırlanabilir (Barnes ve Desrochers, 2008).

Dislektik bireylerde daha çok kısa süreli bellek sorunları görülür. Kısa süreli işitsel -görsel bellek sorunları genellikle birlikte ortaya çıkar. Alanda yapılan birçok çalışma dislektik bireylerin kısa süreli bellek işlevlerinin normal örnekleme göre daha düşük olduğuna işaret etmektedir (Cain, Oakhill ve Bryant, 2004; Kesikçi ve Amado, 2005; Schuchardt, Maehler ve Hasselhorn, 2008; Turgut, 2008).Kısa süreli bellek, etkin bellektir. Öğrenme etkinliğinin hızına uygun olarak bilgiler hatırlanır, anlamlandırılarak davranışa dönüştürülür. Kısa süreli belleğe, bu özelliğinden dolayı ‘çalışma belleği’ de denilmektedir.

Okuma sırasında duyusal kayda gelen yeni bilgiyle uzun süreli bellekte olan bilgiler karşılaştırılır ve eşleştirilir, yeni bilgilerle bütünleştirilir; sesli ve sessiz tekrarlar yoluyla kısa süreli bellekte kalması sağlanır, uzun süreli bellekteki bilgiler etkin hale getirilip örgütlenerek, davranış haline dönüştürülür (Erden ve Akman, 1995; Meisinger, Bloom ve Hydn, 2010).

Okunan bir yazının içeriği, bellekteki bilgilerin hatırlanma hızı, kapsamı, çağırılması, anlama ve anlamlandırma işlemlerinde geçen zaman gibi faktörler okumayı etkileyen faktörlerdir (Joshi, 2005). Araştırmalar, akıcı okuma bozukluğu olan bireyin yazılı sözcüklerin fonolojik kodlamasında ve metnin anlaşılmasında yaşadıkları güçlüklerin bir tür bellek sorunundan kaynaklandığını öne sürmektedir (Warrington, 1971).

Farnham-Diggory ve Gregg de (1975) okuma düzeyleri orta ve iyi derecede olan çocukların bellek testlerinden aldıkları puanların da yüksek olduğunu göstermiştir. Bu bulguların yanı sıra, sembolleri sıralama belleği ile okuma düzeyi arasında anlamlı ilişki olduğunu gösteren bulgular da, araştırmacıların dikkatlerini ses ve sembolü kaynaştırma, sıralama ve kısa süreli belleği ölçme konularına çekmektedir. Okuma güçlüğü bulunan kısa süreli bellek performansları ile yapılan çalışmalarda bu çocukların işitsel-sözel ve görsel-sözel kısa süreli bellek performanslarında sorunlar olduğu gözlenmektedir (Erman, 1997; Jorm, 1979).

İnsan belleğinin temel ve önemli özelliklerinden biri olan kısa süreli bellek işlevlerinin ölçülebilmesi, bilişsel nitelikli olayların araştırılmasında ve tanı koyma sürecinde kısa süreli bellek işlevlerini ölçen testlerin kullanımını yaygınlaştırmıştır (Er Menli, 1991). Bellek kapasitesini ölçmeye yönelik testlerin bir kısmında sözcükler bir kısmında da sayı dizileri test maddeleri olarak kullanılmaktadır. Bellek yetilerini ölçmede yaygın biçimde kullanılan sayı dizileri testleri okul başarısını yordamada ve öğrenme sorunları olan çocuklara tanı koymada da sıklıkla kullanılmaktadır. Sayı dizilerinden oluşan birçok kısa süreli bellek testinin çeşitli başarı testleri ve yetenek testleri ile yüksek korelasyonları olduğunu gösteren araştırma bulguları bulunmaktadır (Barnes ve Desrochers, 2008; Cain, Oakhill ve Bryant, 2004).

Özetle kısa süreli bellek süreçleri okuma, okunulan metni anlaşılması ve hatırlanması açısından önemlidir. Bu noktadan hareketle dislektik bireylerin işitsel ve görsel kısa süreli bellek kapasitelerinin gelişimi akıcı okuma ve okuduğunu anlama becerileriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğu bilinmektedir.

Disleksi Müdahale Programı Kısa Süreli Bellek bölümü üç kitaptan oluşmaktadır;

1.    Ardıl Hafıza

2.    Kısa Süreli Bellek (Sayılar)

3.    Kısa Süreli Bellek (Harfler)

Program içerisinde yapılacak çalışmalar kolaydan zora bir sıralama ile farklı öğrenme stratejilerini içermektedir.

Fonolojik Farkındalık

Bireylere hayat boyu kullanılacağı temel dil becerilerinin kazandırılması, doğru ve etkili bir şekilde planlanmış ilk okuma ve yazma öğretim süreci ile mümkündür. İlk okuma yazma öğretimi için yeterli hazır bulunuşluğa ulaşılmasında birçok beceri önemli rol oynamaktadır. Bu becerilerden bir tanesi de fonolojik farkındalıktır. Fonolojik farkındalık harf ve harfin işleyişi arasındaki ilişkiyi anlamak için ön koşul niteliğinde olan sözlü dil becerisidir. Çocuğun okuma-yazma becerisi için yeterli hazır bulunuşluğa ulaşmasında ve bu becerinin istenilen nitelikte kazandırılmasında bedensel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal yönden gerekli tüm bilgi, beceri ve deneyimlere sahip olmasının yanı sıra, fonolojik farkındalık becerisinin de oldukça önemli olduğunu ortaya koyan çalışmalar vardır (Anthony ve Francis, 2005; Burns, Roe ve Ross, 1992; Chard ve Dickson, 1999; Durgunoğlu ve Öney, 1999; Erdoğan, 2009; Goswami ve Bryant, 1990; McGee ve Morrow, 2005; Torgesen, Morgan ve Davis, 1992; Wright, Stackhouse ve Wood, 2008).

Yapılan çalışmalar ışığında fonolojik farkındalığın farklı özelliklerini vurgulayan tanımlar aşağıda verilmiştir:

Fonolojik farkındalık; okuma-yazma ile güçlü bir ilişkisi olan, gelişen ve kelimeyi oluşturan sesleri tanıma, ayırma, maniple etme ve ortak seslerden oluşan kelimeleri fark etme görevleri ile ilgili bir beceridir (Anthony ve Francis, 2005). Fonolojik farkındalık, konuşma dilinin farklı yollarla daha küçük bileşenlere bölünmüş olabileceğini ve seslerin maniple edilebileceğini anlamaktır (Chard ve Dickson, 1999). Bir kelimeyi meydana getiren ses birimlerin farkında olmak fonolojik farkındalık becerisi ile tanımlanır (Goswami ve Bryant, 1990). Çocukların okuma becerisinde önemli bir yol gösterici olan fonolojik farkındalık, kelimelerdeki sesleri tanıma ve maniple etme becerisidir (Gray ve McCutchen, 2006).

Fonolojik farkındalık, konuşma dilindeki sözcükleri hecelerine ve seslerine ayırma yeteneği ile birlikte konuşma dilindeki birimlerle ilgili zihinsel işlemler yürütebilme yeteneği olarak tanımlanır (Denton, Hasbrouck, Weaver ve Rıccıo, 2000).

Konuşma dili yeteneğinin bir parçası olan fonolojik farkındalık cümlelerin kelimelerden, kelimelerin hecelerden ve hecelerin de seslerden oluştuğunun farkında olma bilgisidir (Allor, 2002). Fonolojik farkındalık, seslerle harfler arasındaki ilişkiyi anlamak için ön koşul niteliğinde olan sözlü dil becerisidir (Torgesen ve Wagner, 1998).

Yapılan tanımlardan yola çıkarak fonolojik farkındalık ile ilgili şu özellikler sıralanabilir:

Okul Öncesi Dönemde Gelişmeye Başlar:

Çocukların bu dönemdeki gelişimi ve bu dönemde elde ettikleri beceriler onların formel okuma-yazma sürecine kolay bir geçiş yapmasını sağlar. Okul öncesi dönemde kazanılan ve okuma-yazma gelişimini kolaylaştıran becerilerden biri de fonolojik farkındalık becerisidir (Pullen ve Justice, 2003; Roskos, Christie ve Richgelds, 2003).

Gelecekteki Okuma Başarısı İçin Önemlidir:

Bireylerin, kelimelerin hecelerden ve seslerden meydana geldiğini anlamaları yazılı dilin şifresini çözmelerine ve alfabe prensibini kazanmalarına yardımcı olur. Alfabe prensibi yazılı dilin konuşma dilini temsil etmesidir. Okuma ve yazma gelişimine yardımcı olmak için, çocukların yazılı dil ile konuşma dili arasındaki ilişkiyi bilmeleri, kelimelerin harflerden meydana geldiğini ve bu harflerin kendilerine ait sesleri olduğu bilincine ulaşmaları önemlidir (Phillips, Menchetti ve Lonigan, 2008). Sesler ve harfler arasındaki ilişkiyi keşfeden çocuk, sahip olduğu sözcük dağarcığı bilgisini de buna ekleyerek okumayı öğrenir (Share, 2004).

Geliştirilebilir ve Öğretilebilir Bir Beceridir:

İlk okuma-yazma ile ilgili yapılan araştırmalarda oldukça önemli bir yere sahip olan fonolojik farkındalık, özenli planlanan bir eğitim süreci ile geliştirilebilir (Chard ve Dickson, 1999). Bu eğitim sürecinde fonolojik farkındalığı öğretmek için öncelikle parçalarla bütün arasındaki ilişkiden başlanılmalıdır. Ardından cümlelerin kelimelere bölünebileceği ve kelimelerin bir araya gelerek cümleleri oluşturduğu gösterilmelidir. Başlangıç düzeyinde bütün-parça ilişkisini kavrayan çocuklar kelime seviyesi ya da kelime farkındalığı çalışmalarına başlamalıdır. Bu aşamada da kelimenin hecelerden meydana geldiği anlatılmalıdır. Bundan sonra seslerle ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Yapılan çalışmaların hepsinde kolaydan zora doğru gelişen bir süreç izlenmelidir. 

Fonolojik Farkındalık Becerisi Kendiliğinden Gelişmez:

Konuşma dilini kullanmanın ve anlamanın tersine fonolojik farkındalığın kendiliğinden gelişmeyeceğini bilmek önemlidir. Birçok çocuğa doğrudan öğretilmezse çocuklar bu beceriyi geliştiremezler. Birçok uzman fonolojik farkındalığın doğuştan gelen bir beceri olmadığını ve çeşitli deneyimler sonucu kazanıldığını söylemektedir. Fonolojik farkındalık öğretilmediği takdirde öğrenilmediğinden ve bu beceri okuma becerisi için önemli olduğundan birçok uzman fonolojik farkındalık eğitimini ilk okuma-yazma eğitiminin ön koşulu olarak önerir (Rubba, 2004). Bu süreçte öğrenciye planlanmış bir öğretim verilmeli ve alıştırma şansı sunulmalıdır.

Okuma Problemlerinin Belirleyicisidir

Araştırmalar okuma problemi yaşayan çocukların erken teşhisinde fonolojik farkındalık becerisinin önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle fonolojik farkındalık becerilerinde bazı problemler yaşayan çocuklar okumada da problemler yaşamaktadır. Yeterli derecede fonolojik farkındalık becerisine sahip olmayan çocuk, kelimeleri okumak için sesleri harmanlayamayacaktır. Bu beceri fonolojik farkındalık ile açıklanmaktadır. Akıcı okuma problemi yaşayan çocuklar fonolojik farkındalığın birçok görevini yerine getiremezler. Bu çocuklar ilk sesi ve son sesi benzeyen kelimeleri diğer çocuklara göre daha güç fark ederler. Ayrıca konuşulan kelimelerin parçalardan oluştuğunu anlayamamaktadırlar ve bu parçaların yazılı dildeki karşılıklarını da keşfedememektedirler. Bu çocuklar yaşıtlarına göre dildeki sesleri geç öğrenirler. Bazı sesleri hiç kullanmadıkları gibi bazılarını da hatalı olarak kullanırlar; böylece dillerinin anlaşılabilirliği düşük olur.

Fonolojik farkındalığın bu görevlerinde zorluk yaşayan çocukların akıcı okuma problemleri de yaşamaları fonolojik farkındalığın okuma becerisinde yaşanan problemlerin belirleyicisi olduğunu da ortaya koyar (Ege, 2006; Olofsson ve Niedersoe, 1999; Phillips, Menchetti ve Lonigan, 2008; Torgesen ve Wagner, 1998).

Disleksi Müdahale Programı Fonolojik Farkındalık bölümü, yukarıda da belirtildiği gibi çözümleme stratejisine dayalı bir çalışma sistematiğidir. Cümle, kelime, uyak, hece, ses çözümlemesine dayalı etkinlikleri bağımsız ve akıcı bir şekilde gerçekleştiren birey sürecin sonunda ortografi oluşturma becerisi kazanır.